Nasıl başladım?
- Sinan Uysal
- Dec 21, 2016
- 2 min read
Merhabalar,
Bu yazımda ahşap oyma hobisine nasıl başladığımı anlatmak istiyorum. Öncellikle ilk yazım olmasından dolayı ve yazı yazma, kendini ifade etme konularında çok da başarılı olmadığımı bildiğim için haddinden fazla heyecanlı olduğumu belirtmek istiyorum. Şimdiden affınıza sığınıyorum.
Heyecanımı bastırmaya çalışarak yazmaya başlıyorum. Çalışan her insanın olduğu gibi benim de rutin bir hayatım var. Evden çık işe git, işten çık eve gel. Her gün yaklaşık olarak birbirinin aynı. Ben hayatımın her döneminde bu rutin hayattan bir nebze olsun uzaklaşmak, kafa dağıtmak için farklı hobiler ile uğraştım. Fakat şu ana kadar uğraştığım hobilerden hiçbirisi ahşap oymanın bana verdiği heyecanı vermedi. Bu hobiye başladıktan sonra hayatımda ilk kez bir web sitesi kurayım öğrendiklerimi paylaşayım, yeni şeyler öğreneyim istedim.
Yapı marketleri bilirsiniz. Çoğu Türk erkeğinde olduğu gibi yapı markete girdiğimde gözlerim döner J özellikle elektrikli el aletlerinin olduğu reyonu gezerken nereye bakacağımı bilemem. Genelde pahalı aletler olur. Biraz ucuz olsa, evde koyacak yer olsa Hilti dahil her aleti alıp eve götüresim gelir. Hobiye başlamam ile yapı marketin ne alakası var derseniz çok haklısınız. Anlatayım.
Bir gün yapı markette elektrikli el aletlerinin olduğu reyonu gezerken halk arasında Dremel denen cihazı gördüm (Dremel bir markadır aslında selpak hesabı, bu ayrı bir yazının konusu olacak). Güzel de bir indirim vardı. Bu aletle neler yapabileceğim konusunda hiçbir fikrim olmamasına rağmen, elbet bir işe yarar diyerek aldım. Eve geldim, heyecanla kutuyu açtım. Kutunun içinde değişik değişik uçlar vardı dakikada 35000 devirde dönebiliyordu. Her şey çok güzeldi, bu cihazla hemen bir şeyler yapmalıydım. Aklıma gelen ilk şey ahşap bir parça bulup oymak oldu. Cihazı olduğu yere bıraktım. Evde ne oyabilirim diye gezmeye başladım. Evde ahşap olan her nesne gözüme oyulabilecek bir eşya olarak görünüyordu. Fakat evli olduğunuz zaman evde istediğiniz şeyi oymak gibi bir lüksünüz olmuyor. Eşiniz ne kadar anlayışlı olsa da salondaki yemek masanın bacağını oymak alınmaması gereken bir risktir. Oyacak hiçbir şey bulamamanın vermiş olduğu hayal kırıklığı ile tam cihazın yanına dönüyordum ki mutfak tezgahının üzerinde masum masum duran tahta kaşık gözüme ilişti. Sonra masanın üzerinde başına geleceklerden habersiz duran kavanozun ahşap kapağı. Bu eşyaların tek günahları ahşap olmalarıydı.
Ahşap oyma konusunda hiçbir bilgim olmadan Dremel ile tahta kaşığa giriştim. Birkaç saatlik çalışma sonrasında, güzel olmasa da (hatta çirkin olsa da)ortaya bir şey çıkarmanın verdiği mutluluk vardı. Oymuş olduğum kaşığı eve gelenlere az da olsa bir takdir bekleyerek göstermeye başladım. 3 tip tepki ile karşılaştım.
“Çok kötü olmuş. Yol yakınken bu işi bırak” diyen oldu (O kendini biliyor.).
“Tamam! Kötü olmuş fakat ilk çalışman sonuçta güzel olmaması normal” diyenler oldu.
“Çok güzel olmuş. Devam etmelisin.” diyenler oldu (Kaşığı beğenmedi ama beni seviyor).
Tabi ki devam etmekte kararlıydım sonrasında kavanoz kapağıyla devam ettim. Daha sonra galeri sayfasında görmüş olduğunuz nihaleleri yaptıktan sonra bu hobiyi bir adım daha ileri götürebilmek için eğitim almaya karar verdim. İçinde bulunduğumuz teknoloji çağında kimse ahşap oyma ile ilgilenmediği için uzun süre eğitim veren kimseyi bulamadım. Derken, eşim Ulucanlar cezaevinin yanında sanat sokağının olduğunu ve ahşap oyma ile ilgilenen kişiler olduğunu söyledi. Gittik hem müzeyi, hem sanat sokağını (Sanat sokağını ayrı bir yazıda yazmayı düşünüyorum) gezdik ve sanat sokağında Nevzat ustamla tanıştık. Galeri sayfasındaki Odin, Hayat Ağacı, Koi çalışmaları eğitim almaya başladıktan sonraki çalışmalarımdır. Şu anda ise 2 aydır yine galeri sayfasında görmüş olduğunuz tavus kuşu üzerinde çalışmaktayım. İyi ki yol yakınken bırak diyenleri dinlememişim.
Bu kadar bahsettikten sonra fotoğrafları paylaşmadan olmazdı. İşte fotoğraflar:


Comments